
Dünyanın en önemli şehri olan, bir devir kapatıp bir devir açan ve nerdeyse insanlık tarihi kadar derin bir geçmiş olan İstanbul’un hemen her köşesi, bu zengin kültürün izini sürebileceğiniz yapılarla, sanat eserleri ve mimari dokularla dolu. Adeta bir açıkhava müzesi olan İstanbul’un gezilip görülecek öyle çok yeri var ki saymakla bitmiyor. Her adımında sizi içine çeken tarihi zenginlik, büyülü atmosferiyle bambaşka dönemlere sürüklüyor.
İstanbul’un En Güzel Tarihi Yapıları
25. Malta Köşkü
Yıldız Parkı içerisinde yer alan iki tarihi köşkten biri olan Malta Köşkü, adını Sultan Abdülaziz döneminde Malta’dan getirilen taşlarla yaptırılmasından alıyor. Tavan süslemeleri, mermerleri, altın varakları ve daha pek çok özelliğe sahip koyu kırmızı renkte olan bu köşk, Neo-Klasik ve Osmanlı mimari üslupta yapılmış. Gayrimüslim sanatçılar tarafından yapılan çalışmalar ve Avrupa mimarisinde meydana gelen gelişmeler, bu dönemde yapılan kasır ve sarayları etkileyerek duvar resimlerinde yağlı boya tekniğinde doğa görünümleri, çiçek, meyve ve av hayvanlarının resimleri yaygınlaşmış.
24. Bulgar Sveti Stefan Kilisesi
Balat’la Fener semtleri arasında Haliç kıyısında yer alan, Bulgar Eksarhhanesi’ne bağlı kilise bir kilise olan Sveti Stefan Kilisesi, tümüyle demir malzemeden ve prefabrik olarak inşa edilmiş oldukça ilginç bir yapı. Haliç kıyısına dik uzanan ve üç nefli bir bazilika olan yapının tüm parçaları birbirine cıvata, somun ve perçinle ya da kaynaklanarak birleştirilmiş. Üslup bakımından yer yer Neo-Gotik, yer yer de Neo-Barok öğeler içeren yapı, milliyetçilik akımının etkisiyle, Fener Ortodoks Patrikhanesi’nden bağımsız olarak kendi kiliselerini kurmak isteyen Osmanlıdaki Bulgar azınlık tarafından inşa edilmiş. 1898’de açılan ve haç görünümünde olan kilisenin çan kulesinde bulunan farklı boyutlardaki altı çanın üzerinde Sveti Stefan Kilisesi için Rusya’da döktürüldüğü yazılı.
23. Hünkâr Köşk
Daha çok Cemile Sultan Korusu olarak bilinen Hünkâr Köşk, Sultan Abdülmecit’in kızı Cemile Sultan anısına padişah tarafından satın alınan köşk, Kandilli‘de yer alıyor. Nefes kesici bir manzaraya sahip olan köşkün yer aldığı Cemile Sultan Korusu içerisinde, Koru Restoran, Hünkar Köşk, Tas Bahçe ve Koru Teras bölümleri yer alıyor. Organizasyon ve etkinliklerin düzenlendiği koruda, yüzme havuzu, tenis kortu, basketbol, voleybol sahası ve satranç mini golf alanı da yer alıyor. 29 Ekim 1952’de Cumhuriyet Bayramı gecesinde, çıkan yangın nedeniyle çok zarar gören bölge, İstanbul Ticaret Odası Eğitim ve Sosyal Hizmetler Vakfı tarafından 2000’e yakın yeni ağaç dikilerek eski güzelliğine kavuşturulmuş.
22. Sait Halim Paşa Yalısı
Rıhtımındaki iki aslan heykelinden dolayı Arslanlı Yalı ismiyle de bilinen Sait Halim Paşa Yalısı, on dokuzuncu yüzyılda Neo-Klasik tarzda inşa edilmiş. Ne yazık ki iç dekorasyonunda ağır arabesk unsurlar kullanıldığından, küçük bir Arap sarayını andıran yalı, adını, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu ve eski Osmanlı Sadrazamı Sait Halim Paşa’dan almış. Türkiye Kalkınma Bankası tarafından alınan yalı, restoran ve müze olarak işletilmişse de 1995’te Başbakanlık resmi konuk evi olarak kullanıldığı sırada yangın geçirmiş. 2002’de restorasyonu tamamlanan yalı günümüzde toplantı ve davet gibi etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
21. Aya İrini
Topkapı Sarayı’nın avlusunda yer alan Aya İrini, 532’de geçirdiği yangın sonrasında Doğu Roma İmparatoru Justinianus tarafından inşa edilmiş malzeme ve mimarisi ile tipik bir Bizans yapısı. İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilmeyen, silah ve ganimet deposu olarak kullanılan yapı, III. Ahmet ve I. Mahmut dönemlerinde onarımdan geçirilmiş. 1846’da, Eski Silahlar ve Eski Eserler Müzesi adıyla iki bölüm halinde bir müzeye dönüştürülen kilise, Türkiye’de başlanan ilk müzecilik çalışmalarından biri olarak, 1973’ten bu yana İKSV bünyesinde olmak üzere, birçok sanat etkinliğine ev sahipliği yapıyor.
20. Hidiv Kasrı
Beykoz Çubuklu sırtlarında yer alan ve 1907’de Mısır’ın son hıdivi Abbas Hilmi Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati’ye yaptırılan Hidiv Kasrı, Art Nouveau tarzında inşa edilmiş bir tarihi Osmanlı yapısı. Ana girişin ortasında mermerden ihtişamlı ve anıtsal bir çeşmenin yer aldığı kasrın tavanı ise çatıya vitrayla kaplı. İçinde de yine pek çok zarif çeşme ve havuzların bulunduğu yapı, plan olarak, salonlar arasındaki bağlantılar aracılığıyla havuzun etrafında bir daire çiziyor. Tarihi bir asansörü de bulunan kasrın üst katında da özel odalar bulunuyor. Hidiv Kasrı günümüzde çeşitli organizasyonlar için kullanılıyor.
19. Emirgân Korusu Köşkleri
Emirgân Korusu içerisinde yer alan ve Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk olarak adlandırılan Emirgân Korusu Köşkleri olarak bilinen köşkler, 1871-1878 yılları arasında yaptırılmış. 1940’da kamulaştırılarak park olarak düzenlenip halka açılan bu köşklerin bulunduğu alan, günümüzde özellikle 2006’dan bu yana her yıl nisan ayında düzenlenen Lâle Festivali’nde ziyaretçi akınına uğruyor. Bunların içerisinde öne çıkan Sarı Köşk, on dokuzuncu yüzyıl Batı mimarisi ile geleneksel Osmanlı ağaç işçiliğinin bir arada kullanıldığı yapısıyla, çiçek motifleri yağlı boya figürler, dış cephe süslemeleri oyma el sanatının en güzel örneğini oluşturuyor.
18. Esma Sultan Yalısı
Mimar Sarkis Balyan tarafından Neo-Klasik üslupta inşa edilen Esma Sultan Yalısı, adını Sultan Abdülaziz’in kızı Esma Sultan’dan alıyor. Esma Sultan’ın evlilik hediyesi olarak aldığı ve ölümünün ardından II. Abdülhamit tarafından kızı Cemile Sultan’a verilen yalı Cemile Sultan’ın ölümüyle kızı Fatma Hanım Sultan tarafından kullanılmış. 1915’te Osmanlı saray hanedanının mülkiyetinden çıkan, 1918’den itibaren Rum okulu, 1922’den sonra da tütün deposu olarak kullanılan bundan sonra sıklıkla el değiştirmiş ve 1975’de bir yangın geçirmiş. 1990’larda kapsamlı bir restorasyondan geçirilen ve içi cam ve çelik kullanılarak yeniden yapılan yalı, çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapıyor.
17. İbrahim Paşa Sarayı
Adını Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve ikinci veziri olan Pargalı Damat İbrahim Paşa’dan alan ve Sultanahmet Meydanı’nda bulunan İbrahim Paşa Sarayı, on altıncı yüzyıl Osmanlı sivil mimari örneklerinin en güzel ve önemli örneklerinden. Roma dönemine uzanan tarihi hipodromun kademeleri üzerinde yükselen saray, pek çok düğün, şenlik ve kutlamanın yanı sıra, karışık dönemler ve isyanlara da sahne olmuş. İbrahim Paşa’nın 1536’da boğdurulmasıyla farklı sadrazamlar tarafından kullanıldığı gibi kışla, elçilik sarayı, defterhane, mehterhane, dikimevi, cezaevi gibi görevler için kullanılmış. İbrahim Paşa Sarayı, günümüzde Türk ve İslâm Eserleri Müzesi olarak kullanılıyor.
16. Mihrimah Sultan Külliyesi
Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan için, Mimar Sinan’a yaptırdığı Mihrimah Sultan Camii, mimarın erken dönem eserlerinden. Kubbesi üç yanından yarım kubbelerle desteklenen ve İstanbul’un önemli tarihi yapılarının gündoğumu ve günbatımlarında izlenebildiği incelikle planlanmış bir yapı. Zira Mihr-î Mah Güneş ve Ay anlamına geliyor. Diğer bölümlerinin birçoğu günümüze ulaşamamış olan külliyenin, on altı odadan oluşan ve günümüzde sağlık merkezi olarak kullanılan medresesi; türbeler ve sıbyan mektebi ziyaret edilebilir.
15. Çırağan Sarayı
On yedinci yüzyılda Kazancıoğlu Bahçeleri olarak bilinen, Lale Devri’nin Beşiktaş ve Ortaköy kıyılarını süsleyen bu bahçeler Sultan II. Mahmut tarafından yapılandırılarak bir saray yapılsa da, 1857’de Sultan Abdülmecit yıktırmış. Batı mimari stilinde yeni bir saray yaptırmak isteyen Sultan Abdülmecid’in ölümüyle yarım kalan saray, kardeşi Sultan Abdülaziz tarafından tamamlansa da doğu tarzında inşa ettirilmiş. Oldukça yüksek maliyetle bitirilen sarayın 1000 altına mal olan işlemeli kapıları bugün Berlin Müzesi’nde yer alıyor. 14 Kasım 1909’da parlamento binası olarak kullanılmaya başlanan ve 1910’da çıkan yangında tamamen yanan sarayda yer alan pek çok tarihi ve antika eserle birlikte II. Abdülhamit’e ait özel koleksiyonlar ile V. Murat’ın kütüphanesi tamamen kül olmuş. 1987’de restore edilen Çırağan Sarayı 1990’dan bu yana otel olarak hizmet veriyor.
14. Yıldız Sarayı
Beşiktaş Yıldız Tepesi’nde yer alan Yıldız Sarayı, Türk Osmanlı Saray mimarisinin en son örneğini teşkil eden yapı gruplarından. Üç müzenin bir arada bulunduğu saray, III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan için inşa ettirilmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetildiği dört merkezden biri olan saray, günümüzde Yıldız Sarayı Müzesi, Yıldız Saray Tiyatrosu ve Sahne Sanatları Müzesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Müzesi bölümlerinden meydana geliyor. 1994’te müzeye dönüştürülen yapı, Osmanlı devletinin idari merkezlerinden biri olmasının yanı sıra günümüze ulaşabilen tek saray tiyatrosunu bünyesinde barındırması ve II. Abdülhamid’in marangozhanesiyle önem kazanıyor.
13. Mısır Çarşısı
Eminönü’nde Yeni Camii’nin arkasında ve Çiçek Pazarı’nın yanında yer alan Mısır Çarşısı, İstanbul’un en eski kapalı çarşılarından biri olarak aktarları, baharatçılarıyla eski geleneğine uygun ürünlerin yanı sıra, pek çok gıda maddesi ve hediyelik ürünlerin satıldığı bir çarşı. 1660’da Turhan Sultan tarafından Hassa baş mimarı Kâzım Ağa’ya yaptırılan ve iki büyük yangın atlatan çarşı, ziyaretçilerini tarihi İstanbul’a doğru bir yolculuğa çıkaran, içine girer girmez mis gibi baharat kokularının yüzünüze vurduğu farklı atmosferiyle sarıp sarmalayan bir mekân. 1940-1943’te yapılan onarımın ardından 2014’te başlatılan yeni bir restorasyon çalışmasıyla daha da güzelleşiyor.
12. Yerebatan Sarnıcı
İstanbul’un görkemli tarihi yapılarından biri olan ve Ayasofya’nın güneybatısında bulunan bir bazilika sarnıcı olan Yerebatan Sarnıcı, Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından 527-565’te yaptırılan yeraltı sarnıcı, oldukça büyük bir alanı kaplayan ve 100.000 ton su depolama kapasitesine sahip dev bir yapı. Elli iki basamakla inilen sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunuyor. Hâlihazırda müze olan, ulusal ve uluslararası birçok etkinliğe ev sahipliği yapan Yerebatan Sarnıcı’nın nem oranı ise hayli yüksek.
11. Yedikule Zindanları
İstanbul’un olduğu kadar Türkiye’nin de en eski açık hava müzelerinden biri olan Yedikule Zindanları, Bizans’a misafir gelen kralları ihtişamlı bir şekilde karşılamak için yapılmış. İstanbul’un fethi ile şehri ele geçiren Fatih Sultan Mehmet, yapıya üç kule ve fazladan surlar ekleterek burada bir garnizon oluşturmuş. Dördü Bizans’ın olmak üzere Genç Osman, Cephanelik, III. Ahmet, Hazine, Zindan ve Top Kulesi isimleriyle toplam yedi kuleden oluşan yapının her kulesi farklı amaçlarla kullanılmış.
10. Rumeli Hisarı
Anadolu Hisarı’nın tam karşısında bulunan Rumeli Hisarı, İstanbul’un en güzel tarihi dokularının arasında yer alan muazzam bir anıt eser. 30.000 m² bir alanı kapsayan hisar, İstanbul Boğazı’nın en dar ve akıntılı kısmında inşa edilmiş. İstanbul’u kuşatmak isteyen Fatih Sultan Mehmet tarafından Anadolu Hisarı ile birlikte, Bizans’a Karadeniz’den gelebilecek olan yardımları engellemek ve boğazda hâkimiyet kazanmak için yaptırılan hisar, beş kapısı, dört kulesi ve on üç burcuyla halen oldukça sağlam bir yapı. Hisarda Saruca Paşa ve Serpuş Müzeleri, muhteşem boğaz ve Anadolu yakası manzarasına nazır çay bahçeleri, tiyatro ve konser etkinlikleri için kurulan sahneler yer alıyor.
9. Kız Kulesi
İstanbul’un eşsiz simgelerinden biri olan Kız Kulesi, boğazın girişindeki küçük bir ada olan kayalıklar üzerinde yer alıyor. Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eser olan kule, efsaneleriyle hafızalarımıza yer eden 2500 yıllık bir yapı. İstanbul’un tarihine tanıklık eden, eski Yunan’dan Bizans İmparatorluğu’na, Osmanlı’dan bugüne kadar gelen Kız Kulesi, şimdiki şeklini Sultan II. Mahmut devrinde almış. Gümrük istasyonu, savunma kalesi, sürgün istasyonu, karantina teşkilatı gibi pek çok görevde kullanılan kule, asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere deniz feneri ile yol gösterme görevini hiçbir zaman es geçmemiş. Tarihçiler tarafından, efsaneleri nedeniyle Leandros’un Kulesi olarak adlandırılan Kız Kulesi, günümüzde tüm zarafetiyle denizin ortasından göz kırpıyor.
8. Ortaköy Cami
İstanbul’un en zarif tarihi dokularından biri olan ve Neo Barok tarzında inşa edilen Ortaköy Cami, Sultan Abdülmecid tarafından 1853’te Mimar Nigoğos Balyan’a yaptırılmış. Beşiktaş Ortaköy’deki eşsiz konumuyla, geniş ve yüksek pencerelerinden boğazın değişken ışıklarının içine yansıdığı ve dört bir yanından güneş alacak şekilde tasarlanan caminin, tek şerefeli iki minaresi ve beyaz kesme taştan yapılmış duvarları bulunuyor. Tek kubbenin duvarları pembe mozaikte olan yapı, ince bir işçiliğin ürünü.
7. Süleymaniye Camii
Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1549-1556 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılan Süleymaniye Camii, dört medrese, türbeler, türbedar dairesi, darülhadis, darüttıp, darüşşifa, bimarhane, darülkurra, sıbyan mektebi, imaret, konukevi, han, hamam, kütüphane, pek çok dükkân ve elbette camiden meydana geliyor. Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olan ve yapımından günümüze dek yüzü aşkın deprem geçirerek duvarlarında en ufak bir çatlak dahi görülmeyen Süleymaniye Camii, Osmanlı külliyeleri içinde Fatih’ten sonra ikinci büyük külliye olma özelliğine sahip. Özellikle iç süslemeleriyle Türk mimarlık sanatının şaheseri ve dünyanın başta gelen bir sanat abidesi olan yapının kütüphanesinde Cumhuriyet öncesi dönemlere ait 53 bin el yazma, 25 bin basılı eser yer alıyor.
6. Galata Kulesi
Altıncı yüzyıldan bu yana zamanın en büyük devletlerine ve İstanbul’un tarihine tanıklık eden Galata Kulesi, Bizans İmparatoru Anastasius Dilorus tarafından, 528’de bir fener kulesi olarak inşa edilmiş. Başından yangın, deprem gibi pek çok felaket geçmesine rağmen, birçok defa onarılan yapı, II. Bayezid zamanında rasathane olarak kullanılmış. IV. Murat döneminde ise Hezarfen Ahmet Çelebi’nin kanat takarak Üsküdar’a doğru havalandığı Galata Kulesi, İstanbul Boğazı ve Haliç’in panoramik olarak izlendiği ve 2013’ten bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan İstanbul’un en güzel tarihi yapılarından biri.
5. Kapalıçarşı
Dünyanın en eski ve büyük kapalı çarşısı olan Kapalıçarşı, dev ölçülü bir labirent gibi, altmış sokağı, dört binden fazla dükkanı ile adeta bir şehri andıran, üzeri bütünüyle kapalı bir yapı. 2012’de James Bond serisinin 24. filmi olan Skyfall’ın çekimlerine ev sahipliği yapan ve yılda 91 milyon turisti ağırlayan çarşı, dünyanın en fazla ziyaret edilen turistik mekânı olarak da ünlü. Bizans döneminde Kapalıçarşı’nın çekirdeğini oluşturan yapı, 1460’ta Fatih Sultan Mehmet tarafından genişletilmiş, asıl büyük çarşı ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilmiş. Geçmişte her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı, ticari ahlak ve törelere uygun satış yapılan çarşıda, her türlü değerli kumaş, mücevher, silah, antika eşya, konusunda nesillerce uzmanlaşmış aileler tarafından, tam bir güven içinde satışa sunuluyormuş. Geçen yüzyılın sonlarında deprem ve büyük yangınlar geçiren Kapalıçarşı onarılmışsa da, günümüzde restorasyon çalışmaları yeniden başlatıldı.
4. Ayasofya Müzesi
Dünyada en çok ziyaret edilen müzeler arasında yer alan Ayasofya, sanat ve mimarlık tarihi bakımından dünyanın en önde gelen anıtlardan biri. Dünyanın 8. harikası olarak gösterilen ve günümüzde müze olarak kullanılan bugünkü Ayasofya, yeri değişmeksizin farklı mimarlardan tarafından yapılmış olan üçüncü yapı. 527-565 arasında İmparator Justinianos tarafından yaptırılan ve 916 yıl kilise olarak kullanılan Ayasofya, 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak kullanılmış. Atatürk’le birlikte 1935’ten bu yana müze olarak kapılarını ziyarete açan yapı, İstanbul’un dünyaca ünlü tarihi simgelerinden biri.
3. Dolmabahçe Sarayı
Osmanlı Kaptan-ı Deryası’nın gemilerini demirlediği Boğaziçi Koyu’nda, Abdülmecit döneminde, Avrupai plan ve üslupta inşa edilen Dolmabahçe Sarayı, ikamet, sayfiye, misafir ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla yapılmış. Mimar Ermeni Garabet Amira Balyan tarafından yapılan ve İstanbul Boğazı’na 600 metre cephesi olan sarayın bir özelliği de Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu temsil ediyor oluşu. Son padişah Vahdettin’in ülkeyi, bir İngiliz gemisiyle terk ettiği nokta olan saray, Cumhuriyet döneminde ise Atatürk’ün İstanbul’daki istirahatgahı olarak kullanılarak Atatürk’ün 10 Kasım 1938’deki vefatına da şahitlik etti.
2. Sultanahmet Camii
On yedinci yüzyılın önemli eserinden biri olan Sultanahmet Camii, Mimar Sinan’ın yapı anlayışı içinde Sedefkar Mehmet Ağa tarafından inşa edilmiş bir şaheser. Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için dünyada Mavi Camii olarak bilinen Sultan Ahmet, adından da anlaşıldığı gibi Sultan I. Ahmet tarafından yaptırılmış. Kâbe’den sonra dünyanın ilk altı minareli camisi olan Sultan Ahmet, Mimar Sinan sonrası klasik mimarinin en büyük ve en önemli eseri olarak biliniyor. Medrese, darülkurra, sıbyan mektebi, türbe, arasta, dükkânlar, hamam, darüşşifa, imaret ve üç sebilden oluşan bir külliye olan cami, hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın en önemli tarihi yapılarından biri.
1. Topkapı Sarayı
Yalnızca ülkemizin değil, dünya için de oldukça önemli bir tarihi doku olan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethetmesinden sonra 1460’larda yapımına başlanan ve 1478’de tamamlanan saray, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasındaki tarihi İstanbul yarımadasında 700.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş. Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren otuz birinci padişah Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılan saray on dokuzuncu yüzyılın ortalarında hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terkedilmişse de büyük devlet adamlarının ikame yeri olarak önemini korumaya devam etmiş. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte 1924’te müze haline getirilen ve Cumhuriyet’in ilk müzesi olan Topkapı Sarayı Müzesi, mimari yapıları, koleksiyonları ve yaklaşık 300.000 arşiv belgesi ile dünyanın en büyük saray-müzelerinden biri.